devamı dün
öldük, sağlık olsun. Poli anna halimi görse umutsuzluğa kapılırdı. biraz şarap, biraz kan, birazda atilla ilhan.. Anlıyorsunuz değil mi?
-inceldiği yerden yaşıyoruz hayatı-
sürekli kopuyoruz.yarına bir düğüm atarak yaşamak her defasında kısaltıyor bizleri Dünya dönüyor. Malum dünya özenti devri, haliyle insanlarda dönüyor. Bu arada evrim teorisine de sokayım darwin'e de. Maymundan gelmedik ama gidiyoruz. Anlıyorsunuz değil mi?
-yalnızlık c'esarettir-
herkese karşı tekim. Elimi kaldırmadığım halde sürekli bana sorular soran öğretmenimide unutmadım hâlâ. çünki bu ara tanrıda öyle. Kafam kadar kalabalık değil hayatım, belki de bu yüzden soruların adresiyim.
-tuvalet ve düşünmek-
iç seslerim başımın baş belası.son cümlemden sonra artık getirmelisiniz deli gömleğimi ütülü, temiz ve siyah olsun. Anlıyorsunuz değil mi?
-bazen kardan adam oluyorum-
soğukluğum üşütüyor beni sıcak ise korkutuyor.ve ben çocuğum hala.sırtımı bir aşk'a yaslıyorum, bileklerim intihara tepkisiz.. güne günaydınlar çene ağrılarıyla başlıyor gece boyunca sıkmaktan dişlerimi.bir cana yaslıyorum başımı bir yanağım biraz 'umut' öbür yanağımdan haberim yok. zaten afrika'da hala aç çocuklar var. Anlıyorsunuz değilmi? Anlamıyorsunuz işte, bunu anlatamıyorum bende kendime
ha?
-ben geldim-
Ulan geçen aklıma birisi düştü
Enkazım altında kaldım .mına koyim.
Geçmiş, geçmemişse acıtır,
üff diyen yoksa eğer diz kapaklarınıza
Yalnızsınız.
Geceyi içinizden giyersiniz
üşümemek için.
Güneşi olmaz çizdiğiniz
Pastel boyalı resimlerin.
*
Kaldırım gibi suratlarımız,
Heyecanını kaybetmiş bir aşk gibi
Kendimizle baş başayız.
Kaldırın lan elleri
Biz bütün canlıların ortak bir amacı var aslında
ölmek için yaşıyoruz.
Hadi lan ölelim.
-...-
Ben niye yazıyorum dedim biraz önce
Ben niye yazmıyorum dedim ondan önce de.
Nasıl bir rahatsızlık çekiyorum anlamadım.
Anlamaya da çalışmıyorum zaten,
Vurdum duymazlıktan yakındır öleceğim!
Olsun.
Kuru kuru ölmüyorum en azından.
Bazen diyorum ki,
Arada sırada da olsa ara versek biraz hayata
Reklama girer gibi olsa;
Bir filmin en heyecanlı noktasında.
Bir yaranın en ağrılı noktasında.
İnsan acılarını hafifletecek
Afilli bir reklam arasına ihtiyaç duyuyor bazen.
İstediğim genel bir şey,
Yoksa ben giriyorum reklama;
Bana gelenler bende beni bulamıyor,
Yalnızlığımı oturma odasında bırakıyorum,
Kendimi eski bir gramofon'un çizik plaklarında Dalıp gidiyorum işte.
-31-
Bu rakamı duyunca,
Görünce,
Gülümseyen insanlardan nefret ediyorum.
Tavşanları bile alet ettiniz sex hayatınıza
69'dan neler çıkıyor neler.
Rakamların hayatımızdaki yerleri çok fazla,
3,5 attığım matematik sınavlarından bilirim.
Biliyor musunuz,
özellikle tek sayılar içimi ürpertiyor.
Birisi elde var 1 dediği zaman
Kaçacak delik arıyorum.
Neyse,
Türkçe de zaten ilgimi çekmiyor artık,
29 harfle bir bok anlatamıyorum.
W,x,q bile girdi alfabeye siz düşünün halimizi.
Artık kendime ağır geliyorum
Toplumsal gerçekler yüzünden.
Her şeyden geçtimde
Geçmişimden geçemedim
Marjinal gerçeğim olmuş acılarım,
Muhsin YAZICIOĞLU kadar
Kemiklerim sızlıyor.
-optimist Tenekeci-
Eline sağlık Tanrım
Leyla çok güzel olmuş.
Şimdilerde biraz kaşar ama bunun seninle bi' alakası yok.
Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş;
Amerika özgürlük sağlıyor haberin vardır
Afrika,
çocuklar,
açlık
Neyse
Eline sağlık Tanrım
ama yinede ben,
keşke
Yani,
Biraz..
ölsem.
ha?
geceden kalmayım
Sadece sen gitseydin keşke giderken, benide götürmeseydin peşinden sürükleyerek. Kendimden öyle uzaktayım ki, etrafımda benden için yalnız diyebilecek kimse bile yok.
önceden daha kurarken bile beni heyecanlandıran hayaller şimdilerde canımı yakıyor.
Durup dururken hüzünleniyorum, sanki birisi ölmüş gibi. Ve git gide basitleşiyor hayat. iki kere iki dört eder gibi ezbere seviyorum herkesi, tekrar etmediklerim unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor Karşımda. vakitsiz gelen bir ölüm gibi gittin sen hayatımdan.
Herşeydim hiçbir şey oldum bir anda. Şimdi gidip mezarımı kazarım, içine beni koyarım da, üzerime toprak atamam diye korkuyorum. Zaten üşütüyor beni senden uzak olmak,
ayrı olmak. Gözüme kestiremiyorum hiçbir ölümü. Azrail gelse topuklayacak gibi duruyorum.
Anlayacağın anlayamayacağın bir hal aldım artık. Sen yanımdayken bile bu kadar benimle değildin. Gittiğinden beri her anımı seninle yaşıyorum;
Gece seninle yatıyorum, sabah seninle kalkıyorum. Beraber kahvaltı yapıyoruz beraber şiir yazıyoruz. Yine evin her odası sen kokuyor, yine üstüme siniyosun. çocuk gibi
ağlıyosun ben seni güldürmeye çalışıyorum sonra küsüyorsun, bikaç saat sonra öpüyorsun nedensiz. Yine kolunu atıyorsun omzuma, gözlerime bakıyorsun. Ben yine elinden
tutup ince bileklerini dudaklarımla tanıştırıyorum. Gitmiyoruz hiç bir sinemaya, yine köşe başında korsan takılıyoruz, filmleri yine sen seçiyorsun.
Sonra senin hayal olduğun geliyor aklıma sağır oluyorum, konuşamıyorum.
Kendime ait ne varsa benim değil. Biliyormusun bilmiyorum ama ben senden sonra daldığım hiçbir boşluktan sağ çıkamadım. Azrail gelse bile yüzüme bakmazdı, ve onun
keşfettiği can alma şekillerinden hiç birisi benimki kadar fiyasko olamazdı. Yorgunum şimdi, halsiz, kırılgan ve yalnız denemeyecek kadar yalnız. Yüzüme kapalı
onparmaktan başka birşey yok mizacımda. Ve sensiz dudaklarımda kurak bir mevsim geçirirken, göz kapaklarımın altında tir tir titriyorum.
hüzün her yerde
-değişmiyor değişimler-
hala ayranla döneri aynı anda bitiriyorum. bir kez de kontrol etmeden gidemiyorum kilitlendiğini bildiğim halde o kapıları.
o fırın kokusu, o sıcak halk ekmeği kokusu yine ilk günki gibi etkiliyor beni
ve uçları ben gibi eksiliyor gelene kadar. çoraplarımı henüz yakalayamadılar, ayaklarımdaki firarlar hala gündemde,
durmuyor yerinde ve ben palyaço yakıştırılmasına devam ediyorum ayaklarıma bakanlar tarafından.
Faturalar ben gibi elektrik,su,telefon. Param olsa da son günü bekliyorlardı yatırılmak için.
-herşey değişti,hiçbirşey değişmedi-
-böyle bir sevgilim olsun- bilmem kaç milyar borcum olsun. değişmiyor, her güzel kız için borca girmeyi göze alabiliyorum halen.
Kola kutularında viski ve avuç içim izmarit kokuyor gizlemekten sigarayı.
-kimseden korkmadığım halde nedense gizli gizli seviyorum ben seni.-
ezan'ı duyan bir müzik sesi gibi kısılıyor sesim;duyunca ismini.
çocukluğumdan uzaklaştıkca kaybediyorum seni. uzaklaşırken küçülen herşey gibiyim. ben büyüyorum.
ve ben büyüdükçe çocukluğumda gözümde büyüyor. topumuzu kesen amca öldü,
eti senin kemiği benim diyerek emanet edildiğimiz amca'da.
Anne diyorum, anne! Keşke yine beni ayaklarının altına alıp dövsen.
Şimdiki acılarımın yanında gerçektende cennetmiş orası
-biraz üzgünüm-
bir az aslında, daha çok üzgünüm. Hayatı yaşamak yabancı bir dil öğrenmek gibiydi O'ndan sonra.
Her ne kadar şaşırtıcı olsa da küçücük çocuklar bile perfect konuşuyordu o dili, o hayatı.
seni seviyorum ve en çokta bundan nefret ediyorum.
Bir kere yaşayacaktık,
küçüktük bilemedik,
böyle** yaşamayı tercih etmişiz,
yazık oldu.
Emre ARICI